KAHVENİN TARİHÇESİ
Kahvenin ana vatanı Yemen olarak bilinir. Hatta Kahve Yemen’den gelir! eski bir türküdür. Fakat daha derin araştırıldığında kahvenin Habeşistan’da keşfedildiği gerçeği ortaya çıkmaktadır (Toros 1998:9). Heise de (2001:13) bu durumu “Kahve bitkisinin esas vatanı Doğu Afrika, özellikle de Habeşistan’dır.” şeklinde destekler.
1000 yıllarındaki keşfi ile doğrudan içecek olarak tüketilmemiştir. Habeşistan’da un haline getirilip hamura karıştırılarak ekmek yapımında kullanıldığı bilinmektedir. Karın doyurucu bir madde olarak ekmeklerde kullanılması 5 asır kadar sürmüştür. Ayrıca İbn Sina 1000 yıllarında kahveyi tanıyıp sevdiğini belirtir (Toros 1998:8). Kahve bitkisinin çekirdeğinden, bildiğimiz anlamda ilk yararlananlar ise Araplardır. Kahve bitkisinin meyveleri için değil, çekirdeklerini toplamak amacıyla büyük çapta yetiştiriciliği Araplar tarafından yapılmıştır (Heise 2001:13).
Kahve’nin keşfi hakkında en yaygın anlatı şu şekildedir; Yemen’deki bir Hıristiyan manastırının çobanı hayvanlarının geceleri uyumadığını ve sürekli olarak hareketli olduklarını fark eder. Bu durumun sebebini anlamak için hayvanların yediklerine dikkat eder. Sürünün otladığı yerlerde daha önce bilmedikleri çalı türünden bir bitki olduğunu fark eder. Bu bitkinin meyvelerinden toplar ve kaynatarak içer. Geceyi en ufak bir uyku gereksinimi duymadan canlı ve neşeli bir ruh halinde geçirir. O günden itibaren gecenin belirli saatlerinde dua etmeyi ve nöbet tutmayı gerektiren manastır kurallarına daha kolay uyulması için bu “meyve suyu”nu pişirmek manastırlarda adet olmuştur. Tüccarlarda manastıra geldikleri zamanda bu mükemmel özellikleri olan meyve suyunu keşfeder ve böylece tüm doğuya yayılır (Heise 2001:14).
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.